ASAR-I TEVFİK KORVETİ SÜVARİSİ BİNBAŞI ALİ KABULİ BEY NASIL KATLEDİLDİ?
ASAR-I TEVFİK KORVETİ SÜVARİSİ BİNBAŞI ALİ KABULİ BEY NASIL KATLEDİLDİ?
31 Mart 1909 tarihi Rumi takviminde 13 Nisan 1909’a karşılık gelmektedir.
“Bir askeri darbe girişimi dış destek olmadan başarılı olamaz mı?”
“Bir askeri darbe ortamı nasıl yaratılır?”
“Bir askeri darbe öncesinde, onu hazırlamak için ne tür kumpaslar kurulur, kim nasıl bir kılığa sokulur, darbe mekaniği nasıl çalıştırılır, hedef nasıl şaşırtılır?”
31 Mart olayı için yukarıda sıralanan soruların hepsinin tam ve gerçek bir cevabı vardı.
31 Mart olayının oluşumunu etkileyen faktörleri (her bir maddedeki bir çok olayın bir çok sebeplerini detaylı olarak açıklamayacağız, lütfen ayrıca inceleyiniz) dönemin siyasi ortamını dikkate alarak sıralayalım:
- Meclis-i Mebusan’ı dağıtıp meşrutiyet yerine istibdatın tekrar getirilmesi, böylece Türkiye’yi bağnaz bir yönetime sürükleme isteği,
- İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin el altından yaptığı terör hareketleri ve sık sık biribirini izleyen siyasi cinayetler (Gazeteci Hasan Fehmi cinayeti gibi). Katillerin İttihat Terakkililerce korunması ve bundan dolayı halkta hükümete karşı güven duygusunun azalması,
- Devlet dairelerinden açığa çıkarılan memurların muhalefete katılması ve bu cepheyi kuvvetlendirmesi,
- Askerlikten muaf tutulan medrese öğrencilerinin askere alınmasına dair kanun teklifinin medrese öğrencileri arasında hoşnutsuzluk yaratması,
- Subayların erler üzerinde yaptığı din konusundaki telkinler, erlerin hocalarla temasının yasaklanması, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin üzerinde başka bir kuvvetin olmadığı kanaatinin aşılanması,
- Ordudan çıkarılan alaylı subayların menfaatleri kaybolduğu için sinirlenmeleri, İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne düşman kesilmeleri, kendilerinin yerine getirilen okullu subayların kafir (gavur) olduğu hakkında halk ve asker arasında yaygın propaganda yapmaları,
- İttihatçılar İstanbul’daki Hassa Askerlerine güvenmedikleri için kendilerine bağlı “Kahraman-ı Hürriyet” Avcı Taburlarından üçünü İstanbul’a getirmeleri, bunlar arasında isyan kışkırtıcılığı yapılmış olması. Bu taburlar Taşkışla’ya yerleştirildikten sonra subayların erleri çavuşların yönetimine terk etmeleri, kendilerinin de siyasetle meşgul olmaya ve bu arada İstanbul’da eğlence yerlerinde tüm vakitlerini geçirmeye başlamış olmaları,
- 1908 İhtilalinin başarıya ulaşmasında kendilerini birinci derecede başarılı gören askerlerin kendi hallerine terkedilişi, başlarında bulunan çavuşların ise ihtilalin nimetlerinden uzak tutuluşu,
- Halk üzerinde büyük etkisi olan padişah II. Abdülhamid’i halkın gözünden düşürmek için İttihatçıların 31 mart olayını hazırladıklarına dair bir senaryo yaratılması,
- Bir İngiliz ajanı olan Derviş Vahdeti’nin Volkan Gazetesi’nde halkı ayaklandırmaya yönelik yayınları ve kışkırtmaları,
- Osmanlı Ahrar Fırkası ve başındaki Prens Sebahattin Bey’in İttihat ve Terakki Cemiyeti ile anlaşmazlıkları, Meclis-i Mebusan’daki çatışmaları,
İhtilalin hazırlıkları 30 Mart’ta (Rumi 13 Nisan) başlamış, erler Taşkışla’daki subayları bağlayıp hapsetmişlerdi. Ertesi gün kimlerin katledileceği, kimlerin hapise atılacağı kararlaştırılmıştı. Kelle avcılığı için avcıların avucuna buruşuk kağıtların üzerine yazılı isimler sıkıştırıldı.
Ancak bu organizasyonun sadece erler tarafından planlamaya konup uygulanması mantıklı değildi, ihtilalin karanlık ve hala açığa çıkmayan gerçeği budur. Emareler de mevcut olsa ilgi o tarafa çekilmemiştir. İhtilalin bastırılması ile bir çok devlet yöneticisi ve ordu mensubu ya İngiliz Büyükelçiliğine sığınmış yada onların marifetiyle İstanbul’dan kaçmışlardır. Örneğin Nakşibendi tarikatına mensup ve İngiliz ajanı olan Derviş Vahdeti 25 Nisan’da İzmir’den yurtdışına kaçarken yakalanmış, 19 Temmuz’da Ayasofya meydanında asılarak infaz edilmiştir.
Dağınık birlik ve gemilerde bulunan deniz erlerinin isyana engel olmasının engellenmesi ve sonrasında onların da isyana dahil olmalarının sağlanmaları gecenin en sıkıntılı anlarını oluşturmuştu. Bu sıkıntı sabaha kadar süren koordinasyonla yok edilmiş ve deniz erlerinin başlarındaki çavuşların ikna edilmesiyle de isyana katılımları sağlanmıştı.
Galata Köprüsü üzerinde geçiş kontrolu yapan askerler
Açıkladığımız 11 sebeple patlak veren isyana katılanların hareket yönü o dönemde Sultanahmet’te bulunan Meclis-i Mebusan olacaktır. İsyancıların yarattığı korku ile halk sinmişti ve olanlara kimse karışamıyordu. Gümüşsuyu üzerinden Kabataş yönüne ilerleyen güruh ilk önce seferden dönüp evine giden bir denizci yüzbaşı ile karşılaştılar, hiçbir şeyden haberi olmayan bu denizci subayı oracıkta katledip parçaladılar, Galata Köprüsü üzerinden geçilirken karşılaştıkları denizci yüzbaşı Samim bey de katledilmiştir,
Asar-ı Tevfik Korveti
İsyanda bahriyelilerin tavrı sürekli tartışma konusu olmuştur. Tarihçiler bahriyelileri 31 Mart Hadisesi’nin en önemli ancak zorlama aktörlerinden birisi olarak kabul etme durumunda kaldılar. İsyancı erler 14 Nisan günü Asâr-ı Tevfik Zırhlısı Süvarisi Binbaşı Ali Kabulî Bey’i Yıldız Sarayı’nda Sultan Abdülhamit’in gözleri önünde parçalayarak öldürdüler. Şimdi olayın gerçekleşme sırasına bakalım.
Binbaşı Ali Kabuli Bey
31 Mart yolunda Prens Sabahattin’in ciddi bir rolü vardı. Prens hem İttihatçılara hem de Saray’a karşıydı. O günlerde denizci subaylarla bir toplantı yapar. Prensin korkusu yaklaşmakta olan “isyanın” Meşrutiyet karşıtı bir hal almasıydı. Toplantıda isyan böyle bir hal alırsa, “Yıldız Sarayı’nın topa tutulması” yönünde bir karar alınır.
Ali Kabuli Bey’e ait sofra kartı
Asar-ı Tevfik zırhlısı Filo Amirali Gambel Paşa ve Donanma Komodoru Hafız İbrahim Bey ile birlikte Dolmabahçe önlerinde şamandıraya bağlı iken halatlarını fora edip Marmara’da diğer gemilerle birlikte eğitim harekatı icra etmiş ve Heybeliada açıklarına demirlemişti. İsyanın başladığından kimsenin haberi yoktu. Samsun Torpidobot Komutanı Murat Bey ve Avn-i İlah gemi komutanı Enver Bey Asar-ı Tevfik zırhlısına gelerek amirale Heybeliada rıhtımına İstanbul’dan gelen yolculardan ihtilali öğrendiklerini bildirdiler. Demir alınır avara edilir. Gemi tekrar Dolmabahçe önlerine gelip şamandıraya halat bağlarken orada onları bekleyen patalyada bulunan kendi erlerinden isyanın devam ettiğini haber alırlar.
Prens Sebahattin’in toplantısına katılmış bulunan Ali Kabulî Bey toplantı kararları doğrultusunda zırhlısında görevli askerlerin asilere katılmasını engeller ve onlara bir konuşma yapar.
Konuşmasında “Padişah milletle kaimdir, milleti mahvetmek isteyen kim olursa olsun bu toplarla onu kahretmek boynumuzun borcudur” der. Ancak tahrikçi Abanalı Osman Çavuş Binbaşının sözlerini “Binbaşı sarayı topa tutacak” diye etrafa yayar. Bir süre sonra gemide kaynayan bir kargaşa çıkar. İsyancılar kalabalık bir şekilde seslerini yükseltmeye başlarlar.
Ali Kabulî Bey kamarasında uyurken Bahriye askerleri kamarasını basarlar. Komutanın elini kolunu bağlarlar ve geminin ambarına hapsederler. Rizeli Enes’in başını çektiği Bahriyeliler daha sonra Ali Kabulî Bey’i Azapkapı’daki Bahriye İtfaiye Taburuna götürürler. Bir diğer rivayete göre de Divanhane’ye götürürler.
Ne yapacaklarına bir türlü karar veremeyen isyancılar Binbaşıyı Yıldız Sarayı’nda padişah Abdülhamit’in huzuruna çıkarıp olanları anlatmayı ve sarayın topa tutulacağını söylemeyi düşünürler.
Hayvan ve erzak taşımada kullanılan kafesli bir erzak arabası bulunur, dövülüp hırpalanmış, elbiseleri parçalanmış Binbaşı arabaya kapatılır, bir Ortaçağ görüntüsünde, Yıldız’a doğru yola çıkılır. Binbaşının kafeste sokaklarda gezdirilmesi ahalide büyük bir paniğe yol açar, bir savaş gemisinin komutanının böyle bir muamele görmesi görülmüş, duyulmuş şey değildir.
Binbaşı saraya yakın bir yerde kafesli arabadan indirilir. Elleri arkasından bağlı, üniforması kana ve toza bulanmış olarak askerlerin arasında, tekme ve dipçik darbeleriyle yerde sürüklenerek Yıldız’a getirilir. Yüzü gözü tanınmaz haldedir, beyaz iç donu akan kanından kıpkırmızı olmuştur, üniforması paramparçadır.
Saray önünde Muhafız Kıtası imamı Sadık Hoca asilerin hoşuna gitmeyen yatıştırıcı bir konuşma yapmaya çalışır, isyancılar bundan huzursuz olurlar. Sonrasında tabur imamlarından Laz Murad Efendi Karadeniz şivesiyle heyecanlı bir konuşma yapıp tekbir getirir, askerleri coşturur.
İttihatçılara karşı ayaklanmış olan isyancılara İttihatçıların hiç tepki vermemesi görüntüsü vardır, olanları Yıldız’dan izleyen Abdülhamit’in kafasında ”Bu isyan kime yarıyor?” düşüncesi dönüp duruyordu.
O sırada Ali Kabulî Bey bahriyeliler tarafından Saray’ın girişine getirilmiştir.
Abdülhamid kaygılı bir yüz ifadesiyle, çekinerek Saray’ın bahçeye bakan penceresine doğru yürür. Kargaşayı seyreder.
Ali Kabulî Bey Mabeyn nöbetçi kulübelerinden birisine kapatılır. İsyancılar padişahın pencereye çıktığını görmezler.
Mehmet Niyazi Çavuş ve Cemal Çavuş
Bahriye askerlerinden Mehmet Niyazi Çavuş ve Cemal Çavuş Binbaşının durumuna çok üzülmüşlerdi, Kasımpaşa’dan beri yanında olmalarına rağmen onu kurtarmaya dair tüm çabaları sonuçsuz kalmıştı. Görevine yeni atanmış Liman Reisi ve Şura-yı Bahriye üyelerinden Miralay Çerkez Hacı Sami Bey’den destek istemişler ancak paşanın girişimleri asiler üzerinde etkili olamamıştır.
Binbaşı o anda perişan durumdadır, Mehmet Niyazi Çavuş Binbaşıya bir miktar su verir. Tam o sırada isyancı askerler balkondaki padişahı fark ederler. Yanında Şakir Paşa da vardır.
Ali Kabuli Bey tekrar nöbetçi kulübesinden sürüklenerek dışarıya çıkartılır.
İsyancı Mahmut Çavuş padişahın yanına gider ve onunla konuşur. Konuşmanın ne olduğu bilinmemektedir. Konuşmanın sonunda kendi devletinin subayını koruma, yargılama, olayın gerçeklerini öğrenme ihtiyacı gereğini duymayan padişah sağ elini ağırca havaya kaldırır, avucu kendi yüzüne dönüktür, sonra elini ileri dışarıya doğru hareket ettirir. Bu hareket neredeyse bir katliamın başlatılması için izin işaretidir.
Ali Kabuli Bey’in katlinin temsili çizimi
Padişahın el hareketi anlaşılmaz niteliktedir. Ortamın kalabalık, gürültülü, toz toprak içinde oluşu padişahın el hareketinin “alın götürün” şeklinde anlaşılmasına neden olur. Önce Binbaşının zindana götürülmesi düşüncesi akıllara gelir. Asiler Binbaşıyı önlerine katarlar.
Ali Kabuli Bey’in katlinin temsili çizimi
Kafile ilerlerken bir asker süngüsüyle Binbaşının sırtını sertçe dürterek hızlı yürümesini ister. Bunu gören başka bir asker ise süngüsünü daha hızlı dürter. Bir kıvılcım ateşe dönüşür, yüzlerce süngü Binbaşının zayıf bedenine saplanır.
Ali Kabuli Bey kıvrılarak yere düşer, etraf bir anda kan gölüne dönüşür, parçalanmış etleri zaten parçalanmış olan elbisesinden dışarıya sarkarak oracıkta canını teslim eder.
Abide-i Hürriyet Anıtı
Sonradan cenazesi Âbide-i Hürriyet şehitliğine kaldırıldı.
Kasımpaşa’daki Divanhane
Eminönü’nde asılanlar
Katilleri de Kasımpaşa’da Divanhane önünde asıldı.
Yıldırım Orduları kuvvetinin personeli
Mustafa Kemal Atatürk Binbaşı Ali Kabuli Bey ve Menemen’de şehit edilen Öğretmen Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay’ın katliamını asla unutmamıştır. Yıldırım Ordusu Kurmay Başkanı olarak trenle Selanik’ten Hadımköy’e geldiğinde isyanın en kısa sürede bastırılması için harekat planını hemen yapmış ve başarılı olmuştur. Selanik’te bulunan 3. Ordu’nun Komutanı Mahmut Şevket Paşa’nın Atatürk’ün bu başarısını kıskandığı söylenir.
Kanunun tam metni
TBMM 27 Haziran 1932 gün ve 2038 sayılı kanun ile Ali Kabuli Bey’in eşi Fatma Bahire Hanım’a ömür boyu maaş bağlanmıştır.
Ruhları Şad olsun,