KIYI ALANLARI YÖNETİMİ, DENİZ TURİZMİ GÜVENLİĞİ, YÖNETİMİ
İZDİHAM
Hemen en güncelinden başlayalım. Basından okuyup televizyonlardan mutlaka seyretmişsinizdir: Yığılma, Arapçası izdiham!!!
2017 Nisan ayı ortalarında Diyarbakır merkez Sur ilçesinde sura bitişik olarak bulunan Hz. Süleyman Camii(1) 16 ay süren bir yenileme sonrasında ziyarete açıldı. Bugüne kadar en büyük yığılmanın yaşandığı 1965 yılından sonra cami ve türbesi yoğun bir ziyaretçi akını ile karşılaştı. Alan görevlileri yığılma nedeniyle tarihi iç kalenin kapılarını kapatmak zorunda kaldı. Ziyaretçiler kapıları zorladı. Aşırı insan trafiği bazı ziyaretçilerin iç kaleden surların üzerine çıkarak içeri girme teşebbüsleri ile sonuçlandı ve ciddi bir can ve mal emniyeti riski oluştu, tarihi doku zarar gördü, içeri girenler dışarı çıkamadı, dışarıdakiler avluya giremedi. Avlu ve giriş kapısının kapasitesi gelen ziyaretçilere yetecek seviyede değildi. Başlangıçta da bir güvenlik hattı kurulmadığı için hem tarihi eserler açısından hem de ziyaretçiler açısından karşılıklı bir güvenlik ve yönetim zayıflığı yaşandı. Halbuki bu kargaşanın tamamı bazı küçük yönetim teknikleriyle başlangıçta yok edilebilirdi.
3 Eylül 2015 The Times Gazetesi Kapak Sayfası: Ailesi Avrupa’ya geçmek isterken yok olan 3 yaşındaki Aylan Kurdi emniyet gücü tarafından bulunduğu yerden alınıyor.
Bu tür haberleri yakın geçmişte, turizmin çok yoğun olduğu dönemlerde de sıklıkla duyuyorduk. Koylara fazla sayıda demirleyen yatların yarattığı kirletme tehlikesini, koruma alanlarında turizm disiplinine uymayan ziyaret ve davranışları, kıyı ve kumsallara kadar yanaşan tekneler sayesinde insan ve deniz canlılarının yaşadığı trajik kazaları, kontrolsüz alanlarda sürdürülen su üstü spor faaliyetlerini, aşırı sıcaklar nedeniyle yoğun talep gören ortamlarda tedbirsizlik nedeniyle geç farkına varılmış ölüm olaylarını, haberleşme konusundaki kopuklukları, artan deniz trafiğini, Türk Boğazlarındaki yoğunlaşmaları (insan ve deniz trafiği), kontrolsüz mülteci akınlarını, hepsini ve daha fazlasını çok değişik örneklerle yaşadık, seyrettik, üzüldük. Sadece bizler değil dünyada da birçok insan ve kurum bu yaşananlara üzüldü, tedbirler alınmasını salık verdiler, yazılı ve görsel basını kullanarak açıklamalar yaptılar.
Fotoğraf: 3 Eylül 2016, Antalya’da batan tur teknesi,
KARMAŞA
Burada açıkladığımız olaylar sadece denizlerimizde ve kıyı alanlarımızda gerçekleşmiyor, Diyarbakır’da olan yığılma olayında olduğu gibi karasal alanlarda da yaşanabiliyor. Kendisi de gazeteci olan Halil Öncü bakın Ölüdeniz’de yaşadığı bir olayı bakın nasıl anlatıyor: “Sahil tıklım tıklım. Millet birbirinin üzerinde adeta. Sahilde mavi bayrak dalgalanıyor. Ancak işin garibi plajda yüzlerce insan denize girerken yatların, botların ve teknelerin hiçbir önlem olmadan; denize girenlerin içinden geçerek kıyıya yanaşıp yolcu almaları oluyor. Herhangi bir iskele yok, önlem yok. Burada herhangi bir kaza olsa bunun sorumlusu kim olacak çok merak ediyorum doğrusu. Gerçekten de çok tehlikeli bir durum ”.
İstatistikler, hesaplamalar gelecek yıllarda turizm eğilimlerinin değişeceğini, daha fazla seyahat hareketinin gerçekleşeceğini ortaya koyuyor. Avrupa ülkeleri her yıl hala en yüksek sayıda turisti ağırlıyor. Dünya Turizm Örgütü’nün (WTO) 2020 Turizm Eğilimleri Araştırması(2) Avrupa’yı merkez olmaktan çıkarıp Asya/Pasifik ülkelerine doğru doğuya gidildikçe yıllar itibariyle yükselen bir hareket olacağını belirtiyor. Aynı örgüt 2030 eğilimleri raporunun içinde 2020 yılı için hazırlanan raporun karakteristik özelliklerinin 2030 için de artarak geçerli olacağını bildirdi(3).
WTO’nun yaptığı analizlere göre dünya genelindeki rekabet dikkate alındığında, turizmin kalkınmış ülkelerden kalkınmakta olan ülkelere doğru kaymakta olduğu da söylenebilir. Bu söylemin gerekçesi olarak da Avrupa’nın kuzey ülkelerinde yaşayan halkın refah seviyesinin yüksek oluşu, bulundukları ortamlardaki soğuk iklim faktörleri, aşırı sanayileşmeden kaynaklanan monoton çalışma yapısı, sağlık sorunları dikkate alınmalıdır.
Gerekçesi haklı olan nedenlerle; adı geçen ülkelerde yaşayan insanlar henüz doğallığı bozulmamış veya henüz tam olarak tahrip olmamış bölgeleri (Türkiye, Afrika sahilleri, Ortadoğu ve Mezopotamya, Avustralya vs,) artan oranda görme merakı içindedir. Özellikle Orta ve Kuzey Avrupa ülkelerinin yoğun endüstri faaliyetlerinden büyük çapta etkilenmiş olması nedeniyle, Avrupa’nın turist çekme oranı giderek azalıyor. Bunun tersine, Güneydoğu Asya, Çin, Amerika kıtasının tropikal ülkeleri, Avustralya, Yeni Zelanda ve Afrika gibi tahrip olmamış çok sayıda doğal bölgelere sahip ülkeleri ziyaret eden turistlerin oranı ise artıyor.
Süregelen süreçte Ortadoğu ve Uzakdoğu ülkelerindeki siyasal olaylar talepte dalgalanma yaratsa da genel eğilim değişmeyecek gibi görünüyor. 2016 yılında Ortadoğu ülkelerinde yaşanan olaylar, Kuzey Kore ile Amerika Birleşik Devletleri arasındaki siyasi çatışmalar turizm faaliyetlerinin genişlemesine ve harcamaların artmasına geçici olarak bir engel oluşturdu. Bu geçici dalgalanma bir veya birkaç yıl sürse de sakinlik sağlandığı andan itibaren WTO verileri tekrar hayata kavuşacak. Geçici dönemi tüm kurumlar gerçek anlamda bir yeniden yapılanma dönemi olarak kayıt etmeli, bugüne kadar yaşanan sıkıntı ve problemlere bir çözüm tablosu oluşturmalıdırlar.
Fotoğraf: 27 Ocak 1981, Sadrazam Cananizade Mehmet Kadri Paşa Yalısına giren Yunan şilebi. Artık Boğaz’da hemen sahilde birçok dört-beş yıldızlı hotel var ve buralarda hatırı sayılı miktarda turist konaklıyor.
DENİZ TURİZMİ HAREKETLİLİĞİ
Deniz turizminin dünyadaki geçmişi yaklaşık olarak 50-55 yıl gibi kısa bir dönem öncesine dayanıyor. Kitle turizmine yönelik tatil köylerinin kurulması, plastik ve elyaf malzeme kullanılarak seri halinde yat ve deniz malzemelerinin üretiminin başlaması, ergonomik dizaynlı deniz araçları sayısının süratle artması, bunları barındıracak yat limanlarının inşa edilmesi, alternatif deniz ve sportif faaliyetlerinin yaygınlaşmaya başlaması 1960’lı yılların başlarına rastlıyor.
Uçakla seyahat imkanlarının dünya ülkeleri bazında standart ve daha düşük fiyatlara ulaşması, internet ve haberleşme hizmetinin ucuzlayarak yaygınlaşması ve bu hizmetin akıllı telefonlar sayesinde rahatlıkla her yerde kullanılabilir oluşu, değişik ödeme sistemleri vasıtasıyla ön ödeme yapılabilmesi ve kredi kartı kullanımının yaygınlaşması nedeniyle turizm hareketlerinde gittikçe artan seviylerde bir artış oluşuyor.
Bu kadar gelişen ve standarda oturmuş bir düzen ancak hızlı sanayileşmenin yarattığı baskı, tükenen doğal kaynaklar, refah düzeyinin artması, konfor algısının bireyselleşmesi, çevresel faktörler ve yetersiz yönetim kapasitesi yüzünden anında etkilenmektedir.
Turizmde hareketliliğin artış eğilimine göre, 2000’li yıllardan itibaren günümüze kadar Türkiye’ye gelen turist sayısındaki önemli artış dikkat çekicidir. Akdeniz ve Ege sahillerinin henüz kirlenmemiş olması, yatçılığa ve her türlü deniz turizmine elverişli bir durum sergilemesi nedeniyle yurdumuza gelen turistlerin büyük bir kısmı sahillerimizde konaklamaktadır.
Fotoğraf: 15 Kasım 1979, Romen tankeri Independenta Kadıköy önlerinde yanıyor
TÜRKİYE İSTATİSTİK KURUMU VERİLERİ
Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2016 Turizm İstatistikleri verilerine göre 2015-2016 yılları karşılaştırıldığında turizm geliri (2015: 31.464.777 $, 2016: 22.107.440 $, Kişi Başı Ortalama Harcama 2015: 756 $, 2016: 705 $) %29,70 oranında azalırken ziyaretçi sayısında (2015: 41.617.530 kişi, 2016: 31.365.330 kişi) %25 civarında bir gerileme oluştu. Türkiye, dünya turizm pazarında %3,7’lik, Avrupa pazarında %7,1’lik bir paya sahip. WTO’nun verilerine göre Türkiye, dünyada en çok ziyaret edilen ülkeler arasında 2014 yılında 6. sırada, en çok turizm geliri elde eden ülkeler arasında 11. sırada yer aldı. Burada belirtilen düşüş kısa bir dönemi kapsamaktadır ve aslen bir fırsat olarak değerlendirilerek yeniden yapılanma, politika belirleme, kapasite ve kalite artırımına yönelik faaliyetlere hız verilmelidir.
Deniz turizmi gelirleri diğer tüm ülkelerde olduğu gibi ülkemiz için de milli gelirinin önemli bir kısmını oluşturuyor. Hemen hemen tüm Avrupa ülkeleri ile Rusya, Ukrayna, Moldovya, Arap ülkeleri üzerinden yaşanan yoğun talep 2016 yılına kadar cari açığımızın kapatılması için büyük bir destek oluşturdu.
Dumansız sanayiinin bir kolu olan deniz turizmi, ülkemizde hizmet sektörünün çok önemli bir parçasını oluşturuyor. Bunun yanında gelişen teknoloji ve hızla büyüyen ekonomi yüzünden deniz ile alakalı alanlar ve kaynaklar usulüne uygun kullanılmadığı için sürekli tehdit altında bulunuyor. Ayrıca Türkiye’nin sahip olduğu binlerce yıllık kültürel varlıkları ve kaynakları da düşünürsek yok olma tehdidinin ne kadar büyük bir tehlike olduğunu anlamamak mümkün değil.
5 Eylül 1963 Tercüman Gazetesi Kapak Sayfası: Baltalimanı, 1950’li yılların şampiyon kürekçisi Can Öge’nin oturduğu Necip Bağı bölgesindeki yalıya çarpan Rus şilebi Arhangelsk üç kişinin ölümüne sebep oldu.
GÜVENLİK YÖNETİMİNİN ALGILANMASI
Tehditlerin boyutunun diğer bir ayağı da insan unsuru. Turizm faaliyetlerine katılan yerli ve yabancı turistler açısından can ve mal güvenliği ön planda olurken, turizm hizmetinin üretilmesi aşamasında üreticinin aşırı kazanç isteğini ön plana alarak yarattığı tehditler yönetimi daha çok karmaşık hale getirmekte.
Ülkemiz doğal güzellikleri, tarihi ve arkeolojik zenginlikleri, harika iklimi sayesinde dünyada bir çok ülkede ender bulunan özelliklere sahip. Geleceğe yönelik ulusal çıkarlarımız arasında büyük öneme sahip deniz turizmi faaliyetlerinin modern anlamda güvenilir hale getirilmesi ile dünya turizm gelirlerinden maksimum pay alma şansımız artacak.
Kıyılarımız bilimsel teknikler ve hesaplamalar ışığında rekreasyon amaçlı faaliyetler için yapılanmalı, arkeolojik ve kültürel değerler mutlaka korunmalı ve geliştirilmeli, insan ve kentlilik bilincinin canlı tutulması gerekmektedir. Sahip olduğumuz kültürel değerleri bizimle birlikte yaşamak için ülkemize gelen her bir turist için de tıpkı kendi vatandaşlarımız için olduğu gibi can ve mal güvenliğine yönelik ulusal/uluslararası kural ve hükümlere uygun teşkilatlanmaların da gerçekleştirilmesi bir zorunluluk olacaktır.
Bu köşede zaman zaman belirli bir sırayla giderek sizlerle kıyı alanları yönetimi kapsamında Türkiye’de deniz turizmi güvenliğinin bazı temel sorunlarını ve çözüm önerilerini paylaşacağım. Sizlerle beraber Türkiye kıyıları ve denizlerinde turizm güvenliği yönetimini inceleyeceğiz, denizlerimizin turizm amaçlı kullanılmasında can ve mal emniyetinin sağlanması yöntemlerini ve faktörlerini açıklayacağız, uluslararası platformlarda taraf olunan sözleşmelere uyarlılığı ve çevre faktörlerini yansıtacağız, sorunların saptayacağız, koy ve limanlarımızın taşıma kapasitesini gösteren örnekler sunacağız ve çözüm önerileri geliştireceğiz.
Bir sonraki konumuz deniz turizmi güvenliği yönetimindeki kavramlar, örgütlenmeler ve potansiyelimiz olacak.
(1). İçkale’nin sur duvarlarına bitişik olarak inşa edilen cami, halk arasında Hz. Süleyman ve Nasiriye Cami (inşa tarihi 1156-1179) olarak da bilinir. Diyarbakır’ın Müslümanlar tarafından alınması sırasında şehit düşen 27 sahabe burada defnedilmiştir,
(2). Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Organizasyonu: Gerçek Eğilimlere Göre 2020 Turizm Vizyonu (UNWTO: Tourism 2020 Vision vs Actual Trend),
(3). Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Organizasyonu: 2030’a Doğru Turizm (UNWTO: Tourism Towards 2030).