Bahçeşehir Üniversitesi’nin 2005 yılında düzenlediği ilk Siyaset Okulu programına katılmıştım. 11 Mart 2005 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Merhum Rauf R. Denktaş konuşmacı olarak üç saate yakın “Kıbrıs Sorununun Dünü Bugünü Yarını” konulu bir anlatım gerçekleştirdi. Birinci ağızdan her şeyi duymak konuyu daha ilginç kılıyordu, bu nedenle anlattıklarını bir bir yazmışım.
Konuşmasındaki hassas noktaları kısaca burada yazmak istiyorum:
- Bağımsızlık bir milletin ulaşabileceği en kıymetli değerdir, bundan daha güzel başka bir seçenek yoktur,
- Atatürk “bağımsız değilsen azınlıksın” demiştir,
- Biz Kıbrıs’ta yırtılıp atılmayacak kalıcı bir barış istiyoruz,
- Büyük devletler Kıbrıs’ta adaleti değil çıkarlarını gözetirler, bu nedenle Kıbrıs’ı kendi istedikleri yere sürüklemeye çalışırlar,
- Avrupalılar Kıbrıs’ın Yunan’a verilmesi konusunu kendi çıkarları açısından uygun görüyorlar. Bütün Kıbrıs’a sahip olmak için bunu yapıyorlar,
- Annan Planı’nı hazırlayanlar ABD ve İngiltere’dir. Bu kapsamda Rumlar masaya taviz vermek için değil taktik icabı oturtulmuşlardır. Tüm toplantılarda Türkler’in uzlaşmaz olduğunu gösterme çabaları artmıştır,
- Birleşmiş Milletler tarafından ortaya konan Annan Planı’na Türkler %65 oyla “EVET” dediler, Rumlar “HAYIR” dedi. Buna rağmen Rumlara hiçbir kısıtlama gelmezken EVET diyen Türklere vaat edilen (para, turist, iş, düzenli ekonomi) hiçbir şey gerçekleşmedi,
- Annan Planı 1960 Antlaşması ile stratejik haklarını korumak için garantör devlet olan Türkiye’yi adadan dışarı çıkarmak için hazırlanmıştır,
- Türk Milleti askerinin Kıbrıs’tan çekip gitmesini hazmedemez,
- Avrupa Birliği Kıbrıs’ı istiyor. Kıbrıs’ın yarısı bizimdir. Kıbrıs elimizdeki kozdur,
- Rumlar tek başına hiçbir zaman Kıbrıs’ın meşru hükümeti olamaz. Bu söylemlerden vazgeçmeleri gerekir,
- Kıbrıs’ın tümünü temsil ettiğine inanılan bir zümre Avrupa Birliği’ne alınmıştır. İçinde Türkler’in olmadığı hiçbir hükümet “Meşru Hükümet” olamaz,
- Rum politikası şu temele dayanır: Türkler iyi niyetle ödünler verir, karşı taraf bunu cebine atar, görüşmeye ödünden başlar. Karşı taraf art niyetlidir, zaman her şeyi tedavi etmez, arşivler meselenin niçin halledilemediğini net olarak açıklar,
- Neden bunlar oluyor, bu adanın önemi nedir: Bölgede İslam terörü baş göstermiştir, petrol kuyuları meselesi vardır. Doğu Akdeniz’de hem Türkiye’nin hem de Kıbrıs’ın hakları vardır, bu haklar göz ardı edilemez. Kıbrıs’ın Türkler’den arındırılması demek Türkiye’nin denizlere açık bir ülke olmaktan çıkması demektir.
- Geometrik Devir (1050-750), Akalar, Dorlar, Fenikeliler adaya gelerek Soli, Salamis koloni kentlerini kurmuşlar,
- Arkaik Devir (M.Ö.750-475), Asurlular, Persler ve Mısırlılar adada egemenler,
- Klasik Devir (M.Ö.475-325), İssos Savaşında Persler’i yenen Büyük İskender Persler’den sonra adanın hakimi olmuş,
- Hellenistik Devir (M.Ö.325-58), Büyük İskender Dönemi’nde başlayan bu devir çok sayıda imar faaliyetinden sonra İskender’in ölümü (M.Ö.318) ile çöküşe başlamış ve generallerin çatışması sonucunda Mısır’ı ele geçiren Kral Ptolemaios Kıbrıs’a da hükmetmiş,
- Roma Devri (M.Ö.58- M.S.395, ), Doğu’dan gelen Hellen düşünce ve göreneklerinin Roma halkını etkisine almasına şiddetle karşı çıkan ve bir çiftçinin oğlu olan Roma devlet adamı Marcus Porcius Cato’nun (“Size kafanız hükmediyorsa kralsınız, vücudunuz hükmediyorsa köle” sözünün sahibi) Kıbrıs’ı Roma İmparatorluğu hakimiyetine katma isteklerinin sonunda M.Ö. 58’de P.Clodius Pulcher, Kıbrıs‟ı korsanların (Bunlar kimdir? Sonradan ortaya çıkacaklar) buluşma noktası olduğu bahanesiyle topraklarına kattı.